7 Şubat 2014 Cuma

AIDS’İN GİZLİ TARİHİ

 Komplo teorileri yaratmak için hayal gücünden başka bir şeye ihtiyaç yoktur. Ancak, ortada isnat olunan suça yönelik ipuçları varsa “komplo teorisi” artık bir teori olmaktan çıkar ve soruşturulması gereken bir “olasılık” halini alır. AIDS virüsünün “sentetik biyolojik ajan” olduğu doğrultusundaki ipuçları 1984 yılında Hindistan’da yayınlanan The Patriot gazetesindeki bir makaleden bu yana birikmektedir. AIDS’in sentetik biyolojik ajan olduğu iddiası artık iddia olmaktan çıkmış ve soruşturulması gereken bir “olasılık” halini almıştır. Hatta “olasılık” hali de aşılmış ve ABD federal hükümetine karşı AIDS’i yarattığı, ürettiği ve bulaştırdığı için açılmış çeşitli davalar mahkemelere intikal etmiştir. Federal hükümetin AIDS’i geliştirdiği programın devlet onaylı resmi akış diyagramı bile ele geçmiş ve mahkemlere delil olarak sunulmuştur.

AIDS NEDİR
AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) virüsü seksenlerin sonundan beri Dünya’nın gündemindedir. Onmilyonun üzerinde çocuğu yetim bırakmış ve yine onmilyonlarca insanın (çoğu Afrika’da) hayatına mal olmuş bir virüs olarak tanınır. Başlangıçta “Gay (homoseksüel) Vebası” diye adlandırılmış olan bu virüs başta biyogüvenlik olmak üzere bir çok açıdan “biyoteknoloji” konusu içindedir. Eski adı GRID (Gay Related Immune Deficiency) olan AIDS’in ilk görülüşü 1981 olarak rapor edilse de 1979′a hatta 1976′ya kadar giden kayıtlar da vardır.
AIDS NASIL GELİŞTİRİLDİ
1971 tarihli ABD resmi virüs geliştirme programının AR&GE mantık akış diyagramı incelendiğinde ilk fark edilecek şey bu diyagramın AIDS’in olmasa bile onun muadili bir virüsün geliştirilmesi için hazırlandığının açık olduğudur. O programın başlatıldığı 1971′de biyolojik ajanlar konusundaki AR&GE çalışmalarını sınırlayan uluslararası bir anlaşma henüz imzalanmamıştır ve o dönemde bu çalışmaları yapanlar bunları gururla arşivlerine koymaktadırlar.
Adı geçen programın belki en ilginç bölümü onun başlangıç adımı yani çalışılacak virüsün bir hedef populasyona göre hatta “genetic pattern” yani “genetik desen” e özel seçilmesidir. İkinci Dünya savaşında arşivlerini askeri hizmete sunmuş olan Milli Coğrafi Cemaat (National Geographic Society) gibi kurumlar bu gün insanlarımızdan genetik bilgilerini toplamaya çalışmaktadırlar. Türkiye’deki konuyla ilgili akademisyenlerin ve teknik adamların beşeri genetik bilgilerin ne tür amaçlar için kullanılabileceğini göz önünde bulundurarak belki de en uyanık bulunmaları gereken günleri yaşadığımız bellidir.
ZENCİLER ve AIDS
Biyolojik ajan denemeleri için Birleşik Devletler uzun süredir zencilerden faydalanmaktaydı. Örneğin, Tuskegee Deneyinde 1932 ve 1972 yılları arasında Birleşik Devletler Halk Sağlığı Hizmeti (U.S. Public Health Service – PHS) 399 zenci üzerinde syphilis deneyleri yaptı. Alabama’daki çoğunlukla okuma yazması olmayan zencilerden seçilen denekler üzerinde yapılan deneyin amacı (AR&GE sorusu) “syphilis’in bir zenci erkeği öldürmesi ne kadar zaman alır” dı. Bu çalışmaların orijinal dökümanlarında “insan” kelimesi kullanılmamıştır çünkü ABD’de zencilerin anayasalarındaki “insan (man)” tanımına girdiğinin kabulü birçok eyalette deneyin başlamasından çok sonralara denk gelir. 1940′larda penisilin bulununca syphilis bir silah olarak stratejik önemini kaybetti ama başlamış deney yarım kalmasın diye yine de Tuskegee deneklerine penisilin verilmedi. Tuskegee deneyinin sonucunda 28 denek direk olarak syphilis’ten öldü, 100 tanesi bağlantılı komplikasyonlardan öldü, 40 tanesinin karısına bulaştı ve 19′unun hastalıklı çocuğu oldu. Projenin resmi adı “Tuskegee Study of Untreated Syphilis in the Negro Male” yani “tedavi edilmeyen zenci erkekte syphilis – Tuskegee Çalışması” dır.)
HIV enzimi (bir çeşidi) zenci kanındaki özel bir genetik reseptör bölgesini (kabul edici bölge) arar, aksi takdirde çalışmaz. Bu reseptör bölgesi CCR5 Delta 32+ (pozitif) geni ile ilgilidir. Negatif olanlar hastalanmaz. Yani virüs ister havadan, ister seksten, ister ilaçtan alınsın genetik özellik CCR5 Delta 32- (negatif) ise bu virüs hedefi etkilemez ki bu ağırlıkla ve özellikle “beyaz” diye tabir edilen kuzey Avrupalılarda bulunan bir genetik özelliktir. Yukarıdaki seçici özellikler tabiki bir çeşit AIDS için geçerlidir. Farklı seçici özellikte enzim tasarımı tabiki mümkün ve kolaydır. HIV’nin tarihteki yerini Afrika Soykırımı adıyla alması ihtimal dahilinde görülmektedir.
AIDS VİRÜSÜ İLE İLGİLİ BAZI TEMEL BİLGİLER
- 4 Kasım 1999 tarihinde şöyle bir Beyaz Saray açıklaması yapılmıştır: “Beş yıl kadar kısa bir periyot içerisinde Birleşik Devletlerdeki tüm yeni HIV hastalanma vakaları sadece zenciler arasında olacaktır”.
- AIDS virüsü genetik olarak seçicidir ve bu virüsün ABD’deki çeşidinin zencileri hedef seçtiği yukarıdaki Beyaz Saray açıklamasından da anlaşılmaktadır. Uygun genetik reseptör bölgesini taşımayanlar hastalanmazlar. Virüs sadece belli bazı genetik insan gruplarını hedefler. Daha anlaşılır bir ifade ile “AIDS, ancak bazı genetik kodlar tarafından” tetiklenir.
- Kara Veba salgını geçirmiş olan AB ve ABD beyaz nüfusunun çoğunluğunun bu virüse genetik bağışıklığı vardır.
- AIDS’in bilinen en az 8 çeşidi vardır (bulaşma seçicilikleri birbirlerinden farklıdır).
- Başlangıçta sadece gay’lere özel bir hastalık olarak bilinmesine rağmen HIV şu anda ağırlıkla kadınlar arasında can kaybına neden olmaktadır. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) rakamlarına göre şu ana kadarki sadece Afrika’daki can kaybı 30 milyonun üzerinde ve ondan kaynaklanan yetim sayısı 13 milyonun üzerindedir.
- Bazı AIDS çeşitlerinin ilk olarak bazı gay popülasyonlar üzerinde hepatit aşısı olarak denendiğine dair iddialar vardır (bu deneme gruplarından birisi içindeki görülme oranı – istatistiki bilgilerin yayımı yasaklanana kadar – % 64′e ulaşmıştır).
- HIV’nin (AIDS’in) genetik sırasının (sequence) % 30′u (yani AIDS’in genetiğinin yüzde 30′u) 1932′de İzlanda’da koyunlar üzerinde denenmiş olan VİSNA virüsü orijinlidir.
- AIDS benzeri virüslerin geleceği çeşitli platformalarda 1900′lerin ortalarından itibaren müjdelenmiştir. TIME Dergisi, 3 Haziran 1946 sayısı “Bombadan Daha iyi – Better Than The Bomb” makalesinde bu yeni silahın reklamını yapmıştır.
- 1969′daki bir Kongre ifadesi “doğal bağışıklık geliştirilemeyecek” bir “sentetik biyolojik ajan” üzerinde çalışılmakta olduğunu kayıt altına almıştır (15090 nolu Kongre Raporunun 129′uncu sayfası). Pentagonun konuyla ilgili tam ifadesi “Dünya genelinde Kara Ölüm (Kara Veba) tarzı salgın yapacak bir “sentetik biyolojik ajan” geliştirme çalışmasıdır.
- 1971 tarihli resmi ABD virüs geliştirme programına göre beş safhalı olan ABD Özel Virüs Programı (HIV/AIDS benzeri virüsler geliştirme programı) Safha IV-A’da virüsün tedavisinin de geliştirilmesinin “virüs hedeflere bırakılmadan / ulaştırılmadan” önce tamamlanmasını şart koşmuştur. Bu, sondan bir önceki safhadır (program 5 safhalıdır). Program tamamlanmıştır.
- ABD federal hükümetine karşı AIDS’i yarattığı, ürettiği ve bulaştırdığı için açılmış çeşitli davalar mevcuttur ve süregelmektedir. Bu suçlamalar AIDS’in sentetik bir virüs olduğu ve onunla Afrikada Soykırım yapılmakta olduğu gibi ağır iddia ve ifadeleri de içermektedir. Örneğin, 28 Eylül 1998 de federal devlete karşı açılmış AIDS’in yaratılması, üretilmesi ve bulaştırılması konusundaki dava.
- Yukarıda adı geçen programda direk veya dolaylı olarak çalışmış olan araştırıcılar tarafından AIDS’in Kütle Üretimi v.b. konularda alınmış patentler mevcuttur (Örnek: ABD patent no 4647773). Bir kaynağa göre Mart-Haziran 1997′de 15,000 galon AIDS virüsü üretilerek Afrikaya gönderilen çiçek aşısı ve Manhattan’da uygulanan Hepatit B aşısı üzerinden bulaştırılmaya başlanmıştır.
- AIDS’in sentetik biyolojik ajan olduğu konusundaki bilinen ilk detaylı makale 4 Temmuz 1984′de Hindistandaki The Patriot gazetesinde yayınlandı. O detaylı makalede AIDS virüsünün geliştirildiği laboratuvarın yeri dahi yazılmıştı.
- AIDS’in sentetik biyolojik ajan olduğu konusundaki ikinci detaylı makale 30 Ekim 1985′de Rusya’daki Literaturnya Gazeta’da yayınlandı.
- 11 Mayıs 1987′de London Times afrikadaki çocuklara yapılan çiçek aşısının AIDS’i başlattığını yazdı. Aşıları World Health Organizatin yaptırmıştı ve AIDS’ten en çok kırılan bölgeler bu aşıların yapıldığı bölgelerdi. Aşılar ABD tarafından WHO’ya hediye edilmişti.
- AIDS’in gelişi konusunda ilk uyarılardan birisini 1975′te yapan sonrasında da AIDS’in sentetik olduğunu ortaya koyan Danimarkalı Dr. Strecker’in özellikle Afrika’da olacaklar konusundaki tüm öngörüleri gerçekleşti. Strecker 11 Ağustos’da, onu destekleyen Amerikalı politikacı Dougless Huff da 22 Eylül 1988′de evlerinde ölü bulundular.
İLAÇ DENEMELERİ
AIDS ilaçları konusunda Amerikalı yetimlere insanlık çok şey borçlu olacak! New York Şehri Çocuk Hizmetleri Bölümü (New York City Administration of Children’s Services – ACS) şehrin yetim bakım sistemindeki HIV-pozitif teşhisi konmuş yetimler üzerinde çeşitli ilaçların denemelerini uzun süredir yapıyor. Washington Heights’da yer alan Çocuk İnkarnasyon Merkezinde ise (Incarnation Children’s Center – ICC) bu ilaçları almayı reddeden çocukların midelerine kadar hortum sokularak bu ilaçların verilmekte olduğu bir sır değil (bazı ilaçlar da “tahliye” sözü verilen mahkumlar üzerinde denenmekteydi).
Yukarıdaki denemelerle ilgili referanslarda adı geçen bazı ticari firmalar da vardır. Bu firmaların bazıları Türkiye’de halen ticari faaliyet göstermekte oldukları için bu makalede isimleri saklı tutulmuştur. Bahsi geçen firmalar Türkiye’de yabancı yatırımcı konumunda olup yerli ilaç ve aşı sanayiinin gelişimine karşı rekabet eder konumdadırlar ve yine bazıları kendi ülkeleri dışındaki insanlar üzerinde yapmış oldukları biyokimyasal deneylerden dolayı çeşitli davaların muhataplarıdırlar.
BULAŞMA
AIDS özellikle ve gittikçe artan oranda kadınları etkileyen bir hastalıktır. Her ne kadar başlangıçta AIDS’in sadece homoseksüellere özel bir hastalık olduğu yaygarası yapılmış olsa da (ki gay’ler hedef gösterilerek halk tepkisi oluşumunun önüne geçilmiştir) mikrobik büyüme ve yayılma kinetiğinin o şekilde olmadığını artık biliyoruz. Olayla ilgili günümüzün hipotezi ise ilk olarak AIDS’in bir çeşidinin homoseksüeller üzerinde denendiği için homoseksüelleri öncelikle etkilemiş olduğu şeklindedir. Bu hipotezi destekleyecek çok sayıda ipucu ve veri bu gün mevcut olup artık “hipotez” bir “gerçek” olarak kabul edilme durumundadır. Benzer nedenlerle direk Birleşik Devletlere ve başkanına karşı açılmış davalar da vardır.
Kasım 1978′de New York şehrinde 20 ile 40 yaşları arasında 1040 veya 1083 sayıda gay’e Hepatit B aşısı yapılmıştı. İlk kayda geçen AIDS vakası Ocak 79′da oldu. 1981′de aşılananların yüzde 25-50′si AIDS oldu. Bu rakkam 1984′te yüzde 64 oldu. Bu tarihten itibaren adalet bakanlığı istatistik yayınlanmasını durdurdu. Şu anki rakkam ve bu aşılananların kaçının öldüğü bilinmiyor. 1982′de de değişik şehirlerde 1402 gay daha aynı aşıyla aşılandı ama ilgili istatistikler yine yok.
1932’DE BAŞLADI
1932 AIDS için özel bir yıldır. 1932′de Amerika’da ilk uluslar arası öcenics (eugenics) konferansı toplanmıştır ve Dünya nüfus / ırk dengelerinin değiştirilmesi doğrultusunda bazı önemli kararlar alınmıştır. Konferansı toplayan ise Prescott Bush ismindeki bir Nazi (Nasyonal Sosyalizm) finansörüdür. Bu Nazi finansörü ki Hitler’i direk finanse edenler arasındadır, şu anki başkan George W. Bush’un dedesi olup eski başkan olan George Bush’un da babasıdır. Şu anda ABD’de uygulanmaya çalışılan model de artık eski bildiğimiz Amerikan tarzı bireyci liberal ekonomik model değildir. Yeni amerikan modeli “sosyalist ve nasyonel” olup artık ABD’de Yahudi karşıtlığı bu yeni modelle birlikte yükselişe geçmiştir.
Aynı yıl İzlanda’da ilk HIV testi koyunlar üzerinde yapıldı (bu ajana VISNA denildi). VISNA günümüzün HIV’sinin genetik sırasının (sequence) % 30′unu içerir (yani AIDS’in genetiğinin yüzde 30′u o denemede kullanılan VİSNA’dır). 1932, o nedenle AIDS virüsü için önemli bir yıl (belki de doğum yılı) olarak kabul edilebilir.
TIME dergisi ise AIDS benzeri ajanlar için ilk müjdeyi 3 Haziran 1946 tarihli “Bombadan Daha iyi – Better Than The Bomb” isimli makalesi ile verir. Burada VİSNA’nın insan genetiğine adapte edilmesini çağrıştıran bir biyolojik ajanla ilgili Mayıs 1946 tarihli resmi bir oturumdan bahsedilir. Her ne kadar 1971′deki “gelişme raporunda” VİSNA’nın henüz insan hastalıkları ile alakalandırılamadığı beyan edilmiş olsa da 1987 tarihli JANA’da (Journal of American Medical Association) yayınlanan bir bilimsel makale HIV/AIDS’in VİSNA’dan geliştirildiği sonucuna ulaşmıştır.
1987′deki tespit aslında çok da beklenmeyen bir durum değildir çünkü 1969′daki bir Kongre ifadesinde “doğal bağışıklık geliştirilemeyecek” bir “sentetik biyolojik ajan” üzerinde çalışıldığını kayıt altına almıştır (referans: 15090 nolu Kongre Raporunun 129′uncu sayfası). Pentagonun konuyla ilgili tam ifadesi “Dünya genelinde Kara Ölüm (Kara Veba) tarzı salgın yapacak bir “sentetik biyolojik ajan” dır.
ÖZEL VİRÜS PROGRAMI ve AIDS’İN TEDAVİSİ
U.S. Patent No. 4647773 AIDS’in KÜTLE ÜRETİMİ ile ilgili ilk patentlerden birisidir. Hiçbir biyolojik silah inhibitörleri, aşıları ve tedavileri geliştirilmeden kullanıma sokulmaz çünkü silah düşman için seçici olmak zorundadır. Bunun için de düşmanın genetik bilgisine ihtiyaç vardır. Bu günümüzde insanlardan değişik şekillerde toplanmaktadır. “Atalarınızın tespiti” v.b. vaatlerle toplanan genetik bilgi daha sonra bu bilgiyi sağlayanlara karşı kullanılabilir arşiv bilgisine dönüşmektedir. ÖZEL VİRÜS PROGRAMI da bu konuyu dikkate almış ve Safha IV-A’da HIV/AIDS’in tedavisinin geliştirilmesini virüs “bırakılmadan” önce tamamlanmasını şart koşmuştur. Bu sondan bir önceki safhadır (program 5 safhalıdır). Yani programa göre AIDS’in tedavisi vardır çünkü program tamamlanmıştır ama bu tedavi nedir?!
Tetrasil (Imusil) diye anılan ilacın (U.S. Patent No. 5676977) AIDS’in tedavisi olduğuna inananlar vardır. Patent sahibi bir din adamıdır (Morantech Firması) ve kütle üretimi patentinin sahibi olan (U.S. Patent No. 4647773) kişiyle iletişimi olduğu bilinmektedir (AIDS’in kütle üretimi patentinin sahibi bir Özel Virüs Geliştirme Programı çalışanıdır). Tetrasil’in aktif maddesi patentten anlaşıldığı kadarı ile Ag4O4 (Gümüş 4 / Oksijen 4) tür. 1997 tarihli patentte kanda 40 PPM’lik bir oran önerilmiştir ki tüm bu iddiaların gerçekliğinin bağımsız araştırma kurumlarınca test edilmesinde büyük fayda vardır. Tedavi gerçekte patentte olmasa bile tedavinin halihazırda bir yerlerde mevcut olduğuna dair başka bir ipucu da bu konuya ciddi para harcanmamasıdır. AIDS pazarı daha çok tespit ve teşhis testleri doğrultusunda geliştirilmekte ve olayı çözecek ve dolayısı ile pazarı daraltacak tedavi yöntemleri konusunda gülünç diye tanımlanacak kadar ufak meblağlar harcanmaktadır.
İlaç şirketlerinin “tedavi edici” ilaçlardan değil de “semtom” giderici ilaçlardan daha çok para kazandığı gerçektir (belki bir gün gelecek hiç tedavi edici ilaçlar satılmayacaktır çünkü örneğin öksürüğü ortadan kaldırmaktansa onun etkisini azaltacak şekilde pastiller satmak uzun vadede çok daha fazla kazandırır).
AIDS gibi bir silahın panzehirinin veya tedavisinin başka bir ülke tarafından geliştirilip geliştirilemeyeceğini görmek de bahsi geçen programın bir hedefi veya hedeflerinden birisi olabilir. Çünkü programı yapanlar kuşkusuz AIDS’in farklı versiyonlarını geliştirebilirler ki zaten bir değil en az sekiz AIDS çeşidinden bu gün bahsetmek mümkündür.



Kaynak:
http://www.libersite.com/aidsin-gizli-tarihi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder